PERRAN KUTMAN FAN SİTESİ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

PERRAN KUTMAN FAN SİTESİ

TÜRK SİNEMASI'NIN USTA SANATÇISI PERRAN KUTMAN FAN SİTESİ
 
Perran KutmanPerran Kutman  AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
PERRAN KUTMAN FAN SİTESİ'NE HOŞ GELDİNİZ. FAN SİTEMİZ ŞU AN İÇİN YAPIM AŞAMASINDADIR HALEN DÜZENLEMELERİMİZ DEVAM EDECEKTİR..

 

 Saygıyla Bakan Gözleri Arıyorum

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Tuba
Admin
Tuba


Mesaj Sayısı : 56
Kayıt tarihi : 03/09/10
Nerden : paris

Saygıyla Bakan Gözleri Arıyorum Empty
MesajKonu: Saygıyla Bakan Gözleri Arıyorum   Saygıyla Bakan Gözleri Arıyorum Icon_minitimeÇarş. Eyl. 15, 2010 10:33 pm

Saygıyla bakan gözleri arıyorum gerekirse söke söke alıyorum

Günlerce uğraştıktan sonra Perran Kutman'la söyleşi yapmak için Deli Saraylı'nın çekimlerinin yapıldığı Büyükada'ya gidiyorum. Sette hummalı bir çalışma, herkes bir yerlere koşturuyor. Kolay değil, dönem dizisi. Muhteşem bir kadro. Perran Kutman da ailesini kaybetmiş, cepheden cepheye koşan bir hemşireyi canlandırıyor. Perran Hanım'ın sahnesi bitiyor ve o gülerek merdivenlerden geliyor. Karşımda sıcacık bir kadın var, sanki daha önceden tanışıyoruz. Hiç tedirginlik duymuyorum aksine ana kucağında gibi hissediyorum. Söyleşiye başlıyoruz. Bir ara sıkılıp sıkılmadığını soruyorum.'Olur mu yavrum, sen devam et' diyor. İçimden soru sormayı bırakıp dertlerimi, sıkıntılarımı anlatmayı istiyorum... Öyle tatlı anlatıyor ki... Onunla çocukluğunu, genç kızlığını, ilk eşi tarafından aldatılmasını ve sonra gelen mutluluğu konuşuyoruz.

- 4 yıl aradan sonra yeniden dizi setlerindesiniz...
Başlarda biraz zorlandım. Çünkü 4 yıl epey uzun bir zamanmış, hiç farkına varmadım. Biraz tembelliğe de alıştım. Geç kalkan biri değilimdir ama ne olursa olsun daha rahat yaşıyorsun tabii. Tempoya girince alışıyorsunuz. Şimdi son derece rahatım, Sete keyifli gelme günlerim başladı. Bu da beni çok mutlu ediyor.


- Proje seçimi konusunda titiz davrandığınızı biliyoruz, bu projede gönlünüzü çelen neydi?
Bu dört yıl içinde en az yirmi sekiz tane proje geldi. O kadar çok birbirinin aynısı ya da yaptıklarımın o kadar çok tekrarıydı ki. 'Ben bunu yaptım' diyordum hep. Yapmadığım bir proje istiyordum. Bu da zaten yapmadığım bir şeydi. Diğerleri göz hizasında olan karakterler olduğu için onları oynayabilirim. Ama ben zorlanmak istiyordum. Kitaplar okuyorum, o zaman ki şartları öğrenmeye çalışıyorum. Daha medeni kanun çıkmamış, kadının adı yok. Şahitliği bile kabul edilmiyor. Onları yaşayan biri ne hisseder, eziklikleri nereye kadardır, o eziklikteki kadının baş kaldırması nasıldır gibi dengeyi sağlamak çok önemliydi oyunda. Onun için bu proje çok cazip.


- 'Perihan Abla' dönemini özlüyor musunuz?
Çalıştığım her dizide mutlaka tiyatrodan gelen dostlarımla çalıştık. O tiyatro disiplini olduğu sürece mutlu olmamana imkan yok. Yeter ki dış etkenler o birlikteliği bozmasın, o birlikteliğin ne demek olduğunu dıştaki insanlar anlayabilsin. Disiplinimize ayak uyduran bir dış ekip varsa bütün diziler keyifli geçer. Setim sekizde olmasına rağmen altıda kalkıyorum. Oysa yürüme mesafesinde çekimin yapılacağı yer. Niye altıda uyanıyorsun ki? İşte bu tiyatrodan gelen bir disiplin. Bugün Çetin (Tekindor) Bey'le bunu konuşuyorduk. 'Tiyatroya yetişemeyeceğim' diye kabus gördüğümü anlattım. Onun da kabusu kostümlerini kaybetmek olurmuş. Bu bizim işimize saygımızı gösteriyor işte.


PERRAN'A SAYGISIZLIK YAPTIRMAM
- O dönemden bugüne değişen ne var?
Bir kere teknikte ilerleme var. Eskiden vizöre naylon kadın çorabı geçiriliyordu. Yürek o günden bugüne değişmediği için benim için de bir şey değişmedi. Biz sadece yüreğimizi koyabiliyoruz. Benim şansıma hep saygılı dostlar oldu. Başka türlü kendimi üzdürmem ben. Hele bu yaştan sonra bu kadar çok saygıyla vermişim yıllarımı. Perran'a saygımdan Perran'a saygısızlık yaptırmam. Onun için benim kadar işini seven, benim kadar işine saygılı dostlarla beraber çalışırım.


- 'Kimseye kendimi üzdürmem' diyorsunuz. Günlük hayatınızda da böyle misinizdir?
Öyledir... Çünkü gerçekten hesapları olmayan iyi bir insandır Perran. Perran'ın dışına çıkıp seyrettiğimde o kadını seviyorum. O iyi bir kadın. Art niyeti hiç yok. Hesabı hiç yok. Hesapsız davrandığı için çocuklarla da arası çok iyidir Perran'ın. Daha o bozulmamışlık vardır Perran'da. Ben o kadını seviyorum ve onun için de üzdürmem onu. Üzmeye çalışanlar olursa da kırmadan ekarte ederim hayatımdan.


- Bu çocuksu ruhu korumanın sırrı var mıdır?
Bir sırrı yok ama o kadar kısa yaşam yılı verilmiş ki bize. Kendimizi idrak ettikten sonraki olgunluk dönemine geçiş kaç senedir ki? Şimdi ömür uzadı. O yılları çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Hiçbir şeyin hiçbir şeye değmediğini görüyorsun. Ne kadar kırabilirsin ki bir insanı. Kırdığın zaman neyi kazanırsın. Hayatımda hep kırmadan kazandım insanları. O güzellikleri çıkarmayı, yapmaması gerekeni, üzmemesi gerekeni hep kırmadan anlattım. Hep karşılığını gördüm, kimse de beni kırmadı. Dargın olduğum kimse var mı? Hiç kimse yok. Bana ne yaparsa yapsın mutlaka onu affedecek bir şey buluyorum. O Perran'ı sevdiğim için sadece.


HEP AYAKLARIMIN ÜZERİNDE DURDUM
- İlk evliliğinizde eşiniz tarafından aldatılmışsınız.
åşık oldu, ne kadar güzel bir şey. Yapılacak bir şey yoktu. Benden 18 yaş büyüktü ve kendi yaşında birine aşık olmuştu. Bu benim eksikliğimdi demek ki. Çocuk olduğum için bir şeyleri beceremedim. O da gitti başkasına aşık oldu. Son derece saygı duydum. 18 yaşa göre öyle bir olgunluğum vardı.

- Nedense kadınlar hep affeden oluyor...
Kendimi bildim bileli ayaklarımın üzerinde durmaya çalıştım. Kimseye muhtaç olmadım. Eşimden ayrıldığımda 20 lira vardı cebimde. Ama hemen hayatımı organize ettim. Sonra da çok mutlu bir evlilik yaptım. Ayrıca ben onlara teşekkür ediyorum, iyi ki böyle bir şey yapmışlar ki ben de Koral Sarıtaş'ı bulmuşum.

- Hiç üzülmemiş miydiniz?
O zaman çok üzülmüştüm tabii. Çok üzülmüştüm.


- Nasıl öğrenmiştiniz?
Bir arkadaşım söylemişti. Durumun kötüye gittiğini fark edemiyordum. Bir şeyleri seziyordum ama... Sonra açık açık söylediler. Ben de ayrılacağımızı söyledim. Dostça ayrıldık.

- Sizin başınıza böyle bir şey gelse gider miydiniz?
Onu şimdi bilemiyorum. Çünkü Koral Sarıtaş'tan ayrılıp da bir yere gitmeyi istemem.

- Nedir peki, bu güzel ve mutlu evliliğin sırrı?
Haklara saygı, sevgi ve arkadaş olabilmek... Aynı yere aynı şekilde bakabilmek. İlk günün tazeliğini korumaya çalışıyoruz. Birbirini özlemek, görmediğinde aramak... En önemlisi dostluk galiba. Şunu çok iyi biliyorum ki bana ne olursa olsun Koral Sarıtaş hep yanımdadır. O çok iyi biliyor ki her şartta ben onun yanındayım. Bu çok önemli bir güven. Aşk tabii ki bitiyor, geriye dostluk kalıyor. O zaman niye aşık olup da giderim birine? Nasıl güvenirim ona? Burada sığındığım harika bir limanım var, o limanda kalırım. Açık denizlere gitmenin alemi yok.


- İlk oyuncağınız masanın ayaklarıymış...
Terbiyem bozulmasın diye kimselerle görüştürmediler. Arkadaşlarım yoktu, dışarıya çıkarılmıyordum. Onun için masanın bacaklarının her birine bir karakter yaratıp onlarla konuşuyordum. Biri iyimser, diğeri daha hırçın gibi... Bir tane de tavuğum vardı, o da çatladı, öldü. O kadar çok yediriyormuşum ki...


- Başka ne oyunlar icat ederdiniz?
Şanslı bir çocuktum. Ailenin tek çocuğu olduğum için çok şımartıldım. O zamanlar Japon mağazası vardı, oradan babamın maaşı kadar bir paraya Louis stili salon takımı alınmıştı. Bazen oyalanayım diye bir iki tane çocuk çağırıyorlardı. Onların da karton lokum kutusundan yapılmış divanları vardı, anneleri divan örtüsü dikmiş, yastık yapmış. Onları o kadar güzel yerleştiriyorlardı ki köşeye, benim Louis takımlar arada sırıtıyor, onların ki gibi durmuyordu. Zannediyordum ki köşede keramet var. Havuzlu, büyük bahçeli bir konakta yaşıyorum ama keramet o köşede sanıp 'Sen onu boz, ben oraya geleceğim' diyordum. Louis takımlar kalkıyor, oraya yerleşiyor ama olmuyordu. O yine daha güzelini yapıyordu. Arkadaşlarla paylaşmayı bilemedim. Bilemediğim için de masa bacaklarıyla konuştum. Çok oyuncağım oldu da paylaşmadıktan sonra neye yarar.


- Ahşap bir ev ve şoför eş hayaliniz varmış...
Ahşap ev değil, gecekonduydu. Bir de 11odalı bir konakta büyümüşüm. Düşünsenize ne kadar yalnızım tek başına dolaşıyorum odaları, masa bacaklarıyla konuşuyorum. Belki daha derli toplu, küçük bir yer özlemiydi ve o zaman ilişkiler daha sıcak olabilir diye düşünürdüm. Divan olacak, soba yanacak...


- Eskiye ait özlem duyduğunuz şeyler var mı?
Kendimi zorlamadan sevgiyi ve saygıyı yakaladığım yılları özlüyorum. Sevgi çok geçici ama saygı çok önemli. Saygıyla bakan gözleri biraz arıyorum, gerekirse söke söke alıyorum.

İÇİME KAPANIKTIM
- Genç kızlığınız nasıl geçmişti?
Annemle babam 8 yaşımdayken ayrıldı. Babaannem yanımdaydı, annem çalışıyordu ama her dakika yanımdaydı. Annemle babam o kadar güzel hallettiler ki her şeyi, ayrılığı anlamadım bile. Hep haberleştiler ve benim için kararları müşterek aldılar. Gayet güzel ilişkilerini sürdürdüler. Aslında neşeli bir kızdım ama konservatuara girdiğim dönemde çok içine kapandım. Konservatuara özellikle girmeyi istemedim, annem çok ısrar etmişti. Halbuki hep tersi olur, aileler istemez, kız gizlice gidip kayıt yaptırır. Israrla annem istedi ve babamla konuşup karar verdiler. Okula gitmemezlik etmeyeyim diye de aşağıda nöbetçi beklerdi. Konservatuarda utangaçtım, içine kapanıktım ve de o kadar çok terbiyeliydim ki kötü söz söyleme temrinleri yaptırırlardı bana.

- Flörtleriniz olur muydu?
Konservatuarda yoktu ama diğerlerinin vardı demek ki böyle radyatöre dayanıp ağladıklarını hatırlıyorum. Ben de yanlarına gidip radyatöre dayanıp ağlıyordum. Neye ağladığım belli değil. Onlar sevgiliden ayrıldığı için ağlıyor, ben de yazık sevgilim varmış gibi yapıyordum onlara karşı.

İLK GÜNKÜ HEYECANI YAŞIYORUM
- Eşinizin ayakkabılarını boyarmışsınız...
Hala yaparım. En büyük keyfim evimin alışverişini yapmak. Bugün işim erken bitti, akşam için yemekler yapacağım. Sofra hazırlayıp beklemek, geldiğini duymak çok güzel duygular. Ben hala o heyecanları yaşıyorum. Kendimiz için bir dünya kurmayı severim. O dünyayı da kimsenin bozmamasını istiyorum. Dilerim bozmazlar.

- Eşiniz size jestler yapar mı?
Bir gün 'sen beni seviyor musun' dedim. 'Ben her akşam eve geliyorum ya' dedi. Geliyor tabii. Ben senin yanını istiyorum demek o.

- Çocuğunuz olmadı mı yoksa siz mi istemediniz?
Olmadı. Çok isterdim tabii. Ama sevgimi o kadar çok insanla paylaşıyorum ki. İki tane de yeğenim var. Biz iki kardeş iki kardeşle evliyiz. Onların çocukları bizim gerçek çocuklarımız. Kardeşim de onunla yapılmış bir röportajda 'çocuklarım öyle şanslı ki onların hem iki annesi hem de iki babası var' demişti. Gerçekten bir anne-baba çocuğunu ne kadar severse biz de öyle severiz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Saygıyla Bakan Gözleri Arıyorum
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
PERRAN KUTMAN FAN SİTESİ :: Perran Kutman Haberleri :: Röportajları-
Buraya geçin: